Tarihin Öteki Yüzü - 152. Bölüm
Emek Tarihinin “Şanlı” Sayfaları
4 Mart 1925’te çıkarılan Takrir-i Sükûn Kanunu ile başlayan (Mete Tunçay'ın deyimiyle) ‘solda sükûn dönemi’ ancak Cemiyetler Kanunu’ndaki değişikliklerin yürürlüğe girdiği 10 Haziran 1946’da bitmişti ama bu tarihten itibaren kurulan altı sosyalist partiden sadece Esat Adil Müstecaplıoğlu’nun liderliğini yaptığı Türkiye Sosyalist Partisi (TSP) ile Dr. Şefik Hüsnü’nün liderliğini yaptığı Türkiye Sosyalist Emekçi ve Köylü Partisi (TSEKP) etkili olabilmişti. Bu iki parti de 1925’den beri yeraltında faaliyet gösteren Türkiye Komünist Partisi’nin (TKP) kadroları tarafından kurulmuştu aslında. Bu partilere paralel olarak kimi kendiliğinden, kimi komünistlerin öncülüğünde 100 civarında sendika faaliyete geçti. Bu bağlamda en örgütlü kesimler kömür işçileri, tütün işçileri, mürettipler, kunduracılar ve mensucatçılar idi. Yasaklar kalkar kalkmaz bu kadar çok sayıda sendika kurulması ve dönemin CHP’li Dahiliye Vekili Şükrü Sökmensüer’in dediğine göre bunların 38’inde komünistlerin egemen olması Recep Peker Hükümeti’ni hem şaşırtıp hem de ürkütünce de Aziz Çelik’in tabiriyle “1946 baharı” topu topu altı ay sürmüştü. 16 Aralık 1946 tarihinde alınan bir karar uyarınca İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı, CHP yanlısı İstanbul İşçi Sendikaları Birliği (İİSB) yöneticilerini sadece sorguya çekmekle yetinirken, TSP ve TSEKP ile bu partilerin etkili olduğu sendikaları ve gazeteleri kapattı. Bu partilerin TKP ile ilişkili görülen yöneticileri TCK’nın 141 ve 142. Maddelerine muhalefetten ağır cezalar aldılar. Dolayısıyla 14 Mayıs 1950'de Demokrat Parti'yi ezici çoğunlukla iktidara getirenler arasında bu ağır baskılarla adeta nefes hale gelemez hale getirilen işçi sınıfı da vardı.