Tarihin Öteki Yüzü - 41 Bölüm

Beş Asırlık Hülya: Karadeniz-Marmara İzdivacı

19. Dezember 2019 14:04

Ayşe Hür: Geriye döndürülemez bir çevre felaketi olmaya aday Kanal İstanbul’un Osmanlı tarihindeki esin kaynakları nelerdi? Beş Asırlık Hülya: Karadeniz-Marmara İzdivacı; Karadeniz’i Marmara’ya bağlamak için ilk girişim, Kanuni Sultan (I) Süleyman döneminde (1520-1566) yapılmış, padişah bu iş için Mimar Sinan’ı görevlendirmişti. Ancak fikir kâğıt üzerinde kaldı. Karadeniz’le Hazar Denizi’ni birbirine bağlayacak Don-Volga Kanal Projesi’ni ilk kez 1563’te Sadrazam Semiz Ali Paşa, 1568’de halefi Sokollu Mehmed Paşa önermişti. Kanuni’nin 1566 yılındaki Zigetvar Seferi’nde vefat etmesiyle proje yarım kaldı. II. Selim, Sokollu’nun projesiyle ilgilendi. Perevolok (bugünkü Stalingrad) mevkiinde kanal açmak için kollar sıvandı. Hatta bunun için 1569'da Ejderhan Seferi bile yapıldı. Ancak hem sefer Osmanlı ordusu, hem de kanal hülyası bataklığa gömüldü. III. Murad, Sokollu’nun Don-Volga ve Süveyş kanalı önerilerine sıcak bakmamıştı ama Sakarya Nehri-Sapanca Gölü-İzmit Körfezi Kanalı projesini beğenmişti. Ancak bu girişim de saray entrikaları yüzünden sonuçsuz kaldı. Sokollu Mehmed Paşa’nın önerileri arasında olan Süveyş Kanalı’nı açmak yaklaşık üç asır sonra, 1869 yılında Fransızlara nasip oldu. Fransızlar da bu işi bir hamlede yapamadılar. 1798-1802 arasında Mısır’ı işgal eden Napolyon Bonapart’ın görevlendirdiği mühendis Lepere, Kızıldeniz’in Akdeniz’den 10 metre yüksek olduğunu sanmıştı. Bu yüzden kanalın inşasının çok zor olduğuna karar verilmişti. Kahire’deki Fransız Konsolosu M. Ferdinand de Leseps (ki mühendis değildi) konuyu dikkatle incelemiş ve kanalın açılmasının mümkün olduğunu anlayınca ülkesini ikna etmiş, Mısır Hıdivi Kavalalı Mehmed Said Paşa’dan 1854’te ilk resmi izni koparmıştı. Dönemin Mısır Hıdivi İsmail Paşa, Avrupa’yı dolaşarak Süveyş Kanalı’nın açılış törenine Avrupa’nın tüm soylularını ve ünlü isimlerini davet etmekle kalmadı, bir opera binası inşa etti ve İtalyan besteci Giuseppe Verdi’ye Aida operasını ısmarladı. Karadeniz’i Marmara’ya bağlamak konusundaki üçüncü girişim, IV. Mehmed döneminde yapıldı. 1654 yılında Padişahın emriyle bölgede keşif yapan mimar Hindioğlu’nun bazı zorluklardan bahsetmesi üzerine kanalın açılması üçüncü defa ertelendi. Dördüncü girişim III. Mustafa döneminde yapıldı. Ancak bu sefer mali sıkıntılar yüzünden Karadeniz’le Sapanca Nehri’nin birleştirilmesinden vazgeçilmiş, sadece Sapanca Gölü’yle İzmit Körfezi’nin birleştirilmesi hedeflenmişti. III. Mustafa’nın 1759 ve 1761 yıllarında çıkardığı iki ferman da yetmedi, hafriyat işlerine başlandığı halde, hem topraktan su çıkması, hem bölgede emlak spekülasyonu yapıldığı dedikoduları, hem de bölgedeki eşrafın projeye destek vermemesi üzerine bu girişim de sonuçsuz kaldı. 1813’te Aziz Paşa Sakarya ile Marmara’yı birleştirme işinin ekonomik açıdan sağlayacağı faydalar konusunda II. Mahmud’u ikna etti ancak Aziz Paşa’nın görev emrini almasından 20 gün sonra vefat etmesi üzerine hafriyata başlanamadı. Abdülmecit (1839-1861) ve Abdülaziz (1861-1876) dönemlerinde talihsiz kanal projesi yine raftan indi. Ancak 1845, 1857 ve 1863’teki girişimler sonuç vermedi. CB Erdoğan, belki de bu uğursuzluğu yenmek için kanalı Sakarya bölgesinden Çatalca bölgesine aldı ve sekiz padişahın başaramadığını başarmanın hırsına kapıldı. Böyle hesapsız kitapsız girişilen “çılgın projeler”in sonunun hiç de hayırlı olmadığını ona hatırlatacak kimse yok etrafında. İstanbul ve Çanakkale boğazları ile Marmara Denizi’nin bütünleşik bir suyolu olarak statüsünü belirleyen 1936 Montrö Antlaşması’nın bu projeden nasıl etkileneceği meçhul. Kısacası, halk deyişiyle “bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete."

zurück zum Podcast